Yazan
Mesaj

m.satır


GARCIA’YA MEKTUP
20.01.2013
Amerika Birleşik Devletleri ve İspanya arasındaki savaşın bir aşamasında ABD

Başkanı, çok acele olarak Küba’daki isyancıların önderi Garcia’ya bir haber

göndermek istedi. Garcia, hangisinde olduğu bilinmeyen Küba dağlarından birinde

ve nerede oldukları bilinmeyen onlarca sığınaktan birinde saklanıyordu.

Kendisine posta ya da telgraf yoluyla ulaşabilmek olanaksızdı.

ABD Başkanı’nın ona, ne denli önemli bir haber göndermek istediğini bilen

çevresindekiler, Garcia’ya bir haberin, ancak elden götürülebilecek bir mektupla

ulaştırılabileceğini bildirmek zorunda kaldılar. Başkanın çaresiz bakışları

karşısında yanıt, çevresindeki subaylardan birinden geldi.

‘Benim birliğimde, Rowan adında bir çavuş vardır’ dedi. Kimsenin nerede olduğunu

bilmediği Garcia’yi o bulabilir ve mektubunuzu kendisine ulaştırabilir.

Bu yanıta Başkan’ın aklı pek yatmamıştı ama, ortada yapılabilecek başka bir şey

yoktu. Rowan çağrıldı. Kendisine, Garcia’ya gönderilecek mektup uzatıldı ve…

‘Bunu, Garcia’ya teslim edeceksin’ denildi.

Rowan mektubu aldı, üniformasının yanındaki deri kesenin içine koydu, kesenin

ağzını sıkıca büzdükten sonra, göğsünün üzerine kayışla bağladı. Önce Başkan’a

selam verdi, sonra komutanlara, en sonra da kendi komutanına selam verdi, dışarı

çıktı.

Rowan, yola çıktıktan tam dört gün sonra, gecenin karanlığından da yararlanarak,

üstü açık bir kayıkla Küba sahilinin açıklarına vardı. Küba’nın, balta girmemiş

ormanlarına dalıp, gözden kaybolduktan üç hafta sonra, adanın öteki yakasında

ortaya çıktı. Ülkesinin düşmanı bir ülkeyi, yürüyerek bir uçtan öteki uca geçti ve

Garcia’ya, mektubunu teslim etti.

Burada size Rowan’in, Garcia’ya mektubu götürebilmek için ne zorluklar

atlattığını, ne tehlikeler geçirdiğini anlatacak değilim. Onun, ne denli kahraman bir

asker olduğunu da anlatacak değilim. Yalnızca bir noktayı, hem de çok gereksinim

duyduğumuz bir noktayı, iyice belirtmek için yazıyorum size tüm bunları.

ABD Başkanı’nın makam odasındaki olayı, ana çizgileriyle bir kez daha gözden

geçirelim:

ABD Başkanı Mckinley, Garcia’ya teslim edilmek üzere Rowan’a bir mektup verdi.

Ona yalnızca, ‘Bu mektubu Garcia’ya teslim ediniz’ dedi. Rowan mektubu aldı,

göğsüne bağladı, selamını verdi ve odadan çıktı.

Lütfen dikkat ediniz: Rowan, ‘Garcia nerede?’ diye bir soru sormadı. ‘Garcia kim?’

diye bir soru da sormadı. Yaptığı tek şey, kendisine verilen görevi almak oldu. Zaten

kendisinden beklenen, onun da yapması gereken buydu.

Rowan, ülkesindeki her okula heykeli dikilebilecek ve yetişen tüm kuşaklara örnek

olarak tanıtılabilecek bir ‘ölümsüz kahraman’dır. Fakat bugünün gençleri onun

kahramanlığından çok, başka bir özelliğini örnek almak zorundadırlar. Rowan’in

örnek alınması gereken özelliği, verilen görevi sadakatle kabullenmek, o görevi

yerine getirebilmek için hemen harekete geçmek ve görevi eksiksiz

tamamlayabilmek için tüm enerjilerini bir noktada toplamak disiplinidir.

Özetle, Garcia’ya gönderilecek mektubu almak, hemen götürmek için yola çıkmak

ve mektubu Garcia’ya teslim ederek görevi kendinden beklenildiği güven

düzeyinde tamamlamak sorumluluğu ve terbiyesidir.

General Garcia simdi yaşamıyor, fakat yeryüzünde başka Garcia’lar var. Ve o

Garcia’lara gönderilecek başka mektuplar var. Çevremize baktığımızda ise,

genellikle güçsüz, isteksiz, gönülsüz ve umursamaz kişilerle karsılaşıyoruz.

Yönetici olarak görev yaptığınız iş yerinizde, varsayın ki altı yardımcınız var.

Bunlardan birini çağırın ve kendisinden söyle bir istekte bulunun:

‘Lütfen benim için ansiklopediye bakıp, Corregio’nun yaşamına ilişkin özet bir bilgi

hazırlayın.’ Yardımcınız size, ‘Peki, efendim’ deyip, bu görevi yapmaya hemen

gidecek mi?

Boş yere umutlanmayın. Büyük bir olasılıkla böyle bir şey yapmayacak. Donuk bir

ifadeyle yüzünüze bakacak ve size, şu sorulardan birini ya da birkaçını soracaktır:

Sayfa 235 of 238
Żlk Önceki Sonraki Son